lösev

Odasından çıkmayanların hastalığı Hikikomori

Yaşam (BH) - BLOK HABER | 14.04.2021 - 12:31, Güncelleme: 14.04.2021 - 12:31 5993+ kez okundu.
 

Odasından çıkmayanların hastalığı Hikikomori

Odasından çıkmayanların hastalığı Hikikomori

Uzak Doğu ülkelerinde özellikle Japonya’da giderek artan “Hikikomori” hastalığı, çağın hastalığı olarak nitelendiriliyor.  Japonca bir sözcük olan ve “İçeri çekilme, hapsedilmiş olma” anlamını taşıyan hikikomori, insanlardan kaçma, tek yaşamı güvenilir hissetme, bireyin kendini sosyal hayattan izole etmesi şeklinde görülüyor. Bu kişilerin yaşamdan elini ayağını çekip temel ihtiyaçları dışındaki tüm zamanlarını odalarında geçirdiklerini belirten uzmanlar, aşırı koruyucu aile tutumları ve teknoloji bağımlılığının hastalığı tetiklediğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, sosyal etkileşimin ve aile bağlarının güçlendirilmesinin önemini vurguluyor.  Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, günümüzde giderek artan Hikikomori konusunda bilgi verdi, tavsiyelerde bulundu. Toplumsal rol ve sorumluluklara tepki Hikikomorilerin toplumsal yaşamı kenarda bırakıp temel ihtiyaçları haricinde zamanını evinde ya da odasında geçirdiklerini kaydeden Merve Umay Candaş, “Hikikomori zaman kullanımı ve toplumsal rollere ve sorumluluklara da gösterilen bir tepki olarak görülebilir” dedi. Aşırı koruyucu aile tutumları tetikliyor        Merve Umay Candaş, özellikle teknoloji bağımlılığı ve aşırı koruyucu aile tutumlarına işaret ederek “Aşırı koruyucu aile tutumları da bu hastalığı tetikleyen sebepler arasında gösterilmektedir. Özellikle teknoloji kullanımı ve bağımlılığı hikikomori için başlangıcı tetikleyen en önemli unsurlardan biri. Hikikomori modern cağımızın gitgide artan bir hastalığıdır” diye konuştu. Dört temel özelliği var Bilimsel bir yayın olan World Psychiatry ‘de yayınlanan bir makalenin hikikomori hastalığının dört temel özelliğini sıraladığını belirten Merve Umay Candaş, şunları söyledi: “Bu özellikler eve sınırlanma, insanlardan kaçmak, artan stres, eşlik eden diğer psikolojik bozukluklar. Uzak Doğu ülkelerinde özellikle Japonya’da sayıları gitgide artan Hikikomoriler çok sayıda. Gelişen teknoloji ile birlikte sayılar dünya genelinde de gitgide artıyor. Hikikomoriler içinde oldukları sosyal izolasyon ile kendilerini yalnızlık, depresyon, kaygı bozuklukları, öfke, obezite, stres, iletişim problemleri gibi sorunların içinde bulur. Bu bireylerin sosyal ilişkilerini ve iletişim ihtiyaçlarını sosyal medya ile karşılamaya başlamaları, içinde bulundukları durumdan çıkışı zorlaştıracaktır. Hikikomori orta ve uzun vadede psikolojik rahatsızlıkların temelini oluşturabilir.” Aileler çocuklarının davranışını doğru yorumlamalı Hikikomorinin tedavisinde erken farkındalığın önemine işaret eden Merve Umay Candaş, ailelerin çocuklarının davranışlarını doğru yorumlaması gerektiğine dikkat çekti. Sosyal etkileşimi güçlendirmek önemli Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Aileler bireylerle çatışma değil, çözüm odaklı iletişim halinde olmalıdır. Bireylerle sağlıklı iletişim kurulmalı ve sosyal etkileşimi güçlendirecek aktivitelere ve uygulamalara yönlendirilmelidir. Aile bağları güçlendirilmeye çalışılmalıdır. Psikolojik yardım ve psikoterapi desteği alınmalıdır. Yaşanılan problemle ilgili bağlantılı uzman görüşleri dikkate alınmalıdır. Bireylerin yalnız olmadığı davranışlarla hissettirilmeli ve belirtilmelidir. Sosyal izolasyonunu kırması için desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Empati ile bireylerin tercihleri göz önünde bulundurulmalıdır.”
Odasından çıkmayanların hastalığı Hikikomori

Uzak Doğu ülkelerinde özellikle Japonya’da giderek artan “Hikikomori” hastalığı, çağın hastalığı olarak nitelendiriliyor.  Japonca bir sözcük olan ve “İçeri çekilme, hapsedilmiş olma” anlamını taşıyan hikikomori, insanlardan kaçma, tek yaşamı güvenilir hissetme, bireyin kendini sosyal hayattan izole etmesi şeklinde görülüyor. Bu kişilerin yaşamdan elini ayağını çekip temel ihtiyaçları dışındaki tüm zamanlarını odalarında geçirdiklerini belirten uzmanlar, aşırı koruyucu aile tutumları ve teknoloji bağımlılığının hastalığı tetiklediğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, sosyal etkileşimin ve aile bağlarının güçlendirilmesinin önemini vurguluyor. 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, günümüzde giderek artan Hikikomori konusunda bilgi verdi, tavsiyelerde bulundu.

Toplumsal rol ve sorumluluklara tepki

Hikikomorilerin toplumsal yaşamı kenarda bırakıp temel ihtiyaçları haricinde zamanını evinde ya da odasında geçirdiklerini kaydeden Merve Umay Candaş, “ Hikikomori zaman kullanımı ve toplumsal rollere ve sorumluluklara da gösterilen bir tepki olarak görülebilir” dedi.

Aşırı koruyucu aile tutumları tetikliyor       

Merve Umay Candaş, özellikle teknoloji bağımlılığı ve aşırı koruyucu aile tutumlarına işaret ederek “Aşırı koruyucu aile tutumları da bu hastalığı tetikleyen sebepler arasında gösterilmektedir. Özellikle teknoloji kullanımı ve bağımlılığı hikikomori için başlangıcı tetikleyen en önemli unsurlardan biri. Hikikomori modern cağımızın gitgide artan bir hastalığıdır” diye konuştu.

Dört temel özelliği var

Bilimsel bir yayın olan World Psychiatry ‘de yayınlanan bir makalenin hikikomori hastalığının dört temel özelliğini sıraladığını belirten Merve Umay Candaş, şunları söyledi:

“Bu özellikler eve sınırlanma, insanlardan kaçmak, artan stres, eşlik eden diğer psikolojik bozukluklar. Uzak Doğu ülkelerinde özellikle Japonya’da sayıları gitgide artan Hikikomoriler çok sayıda. Gelişen teknoloji ile birlikte sayılar dünya genelinde de gitgide artıyor. Hikikomoriler içinde oldukları sosyal izolasyon ile kendilerini yalnızlık, depresyon, kaygı bozuklukları, öfke, obezite, stres, iletişim problemleri gibi sorunların içinde bulur. Bu bireylerin sosyal ilişkilerini ve iletişim ihtiyaçlarını sosyal medya ile karşılamaya başlamaları, içinde bulundukları durumdan çıkışı zorlaştıracaktır. Hikikomori orta ve uzun vadede psikolojik rahatsızlıkların temelini oluşturabilir.”

Aileler çocuklarının davranışını doğru yorumlamalı

Hikikomorinin tedavisinde erken farkındalığın önemine işaret eden Merve Umay Candaş, ailelerin çocuklarının davranışlarını doğru yorumlaması gerektiğine dikkat çekti.

Sosyal etkileşimi güçlendirmek önemli

Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

“Aileler bireylerle çatışma değil, çözüm odaklı iletişim halinde olmalıdır. Bireylerle sağlıklı iletişim kurulmalı ve sosyal etkileşimi güçlendirecek aktivitelere ve uygulamalara yönlendirilmelidir. Aile bağları güçlendirilmeye çalışılmalıdır. Psikolojik yardım ve psikoterapi desteği alınmalıdır. Yaşanılan problemle ilgili bağlantılı uzman görüşleri dikkate alınmalıdır. Bireylerin yalnız olmadığı davranışlarla hissettirilmeli ve belirtilmelidir. Sosyal izolasyonunu kırması için desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Empati ile bireylerin tercihleri göz önünde bulundurulmalıdır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersinblokhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.