Sınav kaygısı ‘baş edilmesi’ gereken bir durum değil
İstinye Üniversitesi Psikoloğu Saime Serpil Özgül, pandemi şartlarını etkisiyle daha da zorlaşan bu dönemde sınava hazırlanan öğrencilere tavsiyelerde bulundu. Sınav kaygısının baş edilmesi gereken bir durum olmadığını belirten Özgül, “Bu kaygıya yeterli ölçüde izin verdiğiniz takdirde; eksiklerinizi görebilir, başarısız olduğunuz alanlarda daha çok soru çözerek kendinize olan güveninizi arttırabilirsiniz” dedi.
Öğrenciler için her zaman büyük bir endişe kaynağı olan üniversite sınavı kaygısı ile tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgını ve pandemi koşullarının getirdiği kaygı birleşince adaylar daha fazla stres ile karşı karşıya kaldı. Arkadaşlarıyla eskisi gibi sık görüşemeyen, öğretmenleriyle çevrimiçi yöntemlerle iletişime geçmek durumda kalan adaylar, pandeminin getirdiği kaygının yanında sınava hazırlık stresiyle de baş etmeye çalışıyorlar. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Psikoloğu Saime Serpil Özgül bu zorlu süreçte öğrencileri önerilerde bulundu. Sınav kaygısının baş edilmesi gereken bir durum olmadığını belirten Özgül, sınav hazırlığı devam eden adaylara şunları söyledi:
Dengelenebilen kaygı herkes için gerekli
“Bir çeşit belirsizlik duygusu olan kaygı, bir noktada hayatımızın sürekliliğini devam ettirebilmek için önlem olarak yer alabiliyor. Karşıdan karşıya geçerken yolu iyice kontrol etmek bu duruma verilebilecek en temel örneklerden. Dengelenebilen bir kaygı herkes için gerekli. Bu sebeple sınav kaygısını başa çıkmak, mücadele etmek, savaşmak gibi kavramlarla açıklamak çok yanlış. Sınav kaygısı baş edilmesi gereken bir durum değil. Çünkü bu kaygıya yeterli ölçüde izin verdiğiniz takdirde; eksiklerinizi görebilir, yapamadığınız konuların üzerine eğilerek, başarısız olduğunuz alanlarda daha çok soru çözerek kendinize olan güveninizi arttırabilirsiniz.
Mutlu olabilmek anda kalınabildiğinde mümkün
Kaygı nedenlerinin üst üste geldiği bu dönemde ve hatta hayatın olağan aktığı zamanlarda dahi kaygılarımızla başa çıkmanın en önemli yollarından biri ‘’anda kalmak’’ metodu. Hayatımızdaki stresi azaltan bir metot olan ‘’anda kalmak’’, bilinçli farkındalık olarak da kullanılıyor. Çünkü mutlu olabilmek anda kalınabildiğinde mümkün. Örnek verecek olursa, bisiklet sürüyorsanız geleceğe dair dertlerinizle değil o anda yaptığınız o aktiviteden keyif alın. An içinde yaptığınız işlere yoğunlaştığınızda mutlu olduğunuzu ve başarılı olmaya daha yakın olduğunuzu göreceksiniz.
Umut etme becerisi bir sonraki günü devam ettirir
Gerçekçi bir bakış açısıyla, yapay bir pozitifliğe alan bırakmadan umut edebilmelisiniz. Umut etme becerisi bir sonraki günü devam ettirir. Zorlu şartlar altında sınava hazırlanıyorsunuz. Ancak geniş bir perspektiften baktığımızda, hepimiz için performans kaygısı ve sağlımızı koruma kaygısı iç içe geçmiş durumda. Herkes için zorlu olan bu sürecin getirdiklerine izin verdiğimiz an gelişme ve alternatif yollar bulma imkânınızın arttığını göreceksiniz. Online aktiviteleri bir kaçış haline getirmeden, arkadaşlarınızla kısıtlamaların imkân verdiği ölçüde uzaktan bile olsa bir sohbet ortamı yaratarak vakit ayırmayı ihmal etmeyin.
Yardım istemekten korkmayın
Hiçbir koşulda çaresizlik içine girmeyin ve yardım istemekten korkmayın. Beni eleştirirler şeklindeki endişelerinizi bir kenara bırakın ve yardım için ailenize, öğretmenlerinize veya rehber öğretmenlerinize danışın. Güvende olmadığınızı hissettiğiniz anda bu duyguyu ailenizle paylaşın. Sorunlarınızı ‘’ailem kaygılanacak bunu kendi içimde çözmeliyim’’ şeklinde ele almayın. Bu durum daha yoğun bir kaygıya ve kronik depresyona sebep olabilir.”
Velilere öneriler: Çocuğunuzu yalnızlığa itmeyin
İSÜ Psikoloğu Saime Serpil Özgül, velilere ise şu önerilerde bulundu:
Başarılı olma kaygısı sınava hazırlanan her öğrencinin yaşadığı bir süreç. Bu dönemi başa çıkmak, mücadele etmek, savaşmak gibi kavramlarla nitelememek gerekiyor. Kaygıyla mücadele açısından böyle bir algı oluşturmamalıyız.
Velilerin kendi kaygılarını öğrencilere yansıtmaması gerekiyor. Veliler öğrencilere yaşadıkları kaygıyı anlayabildiklerini göstermeli ve onların güvende olduğunu hissettirmeli. Çocuklara ‘’ailem için başarmalıyım’’ misyonu yüklenmemeli. Beklentiler devreye girdiğinde çocuklar, sınavı kazanamadıkları takdirde aileleri tarafından sevilmeyeceğini düşünebilir.
İçinden geçtiğimiz pandemi nedeniyle çocuklar ve aileler uzun zaman dilimlerinde aynı ortamı paylaşmak durumunda kaldı, aileler çocuklarını daha fazla gözlemler hale geldi. Öğrenci normalde 1 saatlik bir zaman içinde kendine yetecek kadar ders çalışabiliyorken, ebeveynler bu süreyi az bulup iki taraf içinde hiç gereği olmayan bir kaygı ortamı oluşturabilir. Bazı çatışmalar ilişkilerin revize edilmesine olanak sağlar. Aile içi iletişimin en önemli olduğu dönemdeyiz. Bu süreç çözülmemiş meseleleri çözmek için müthiş bir fırsat olabilir.
Çocuklar arkadaşlarıyla zaman geçirmeye en çok ihtiyaç duydukları bu dönemde evlere kapandı. Ebeveynlere düşen görevlerden biri bu süreci nitelikli kılmak. Aile içi eğlenecek aktiveler yapılmalı ve ebeveynler kendi rolleri dışına çıkmadan, belli sınırlar dâhilinde alternatif bir arkadaş ortamı yaratabilmeli. Çocuklarımızı yalnızlığa itmemeye daha çok özen göstermemiz gereken bir dönemdeyiz.