Ekonomi Zirvesi iş dünyasına ışık tuttu

Türkiye ve Mersin ekonomisine dair merak edilen gelişmeler, dijitalleşen dünyada kırılan tedarik zincirleri ve bölgemize yansımaları Mersin Ekonomi Zirvesi’nde ele alındı. Zirve, iş dünyasına gelecek planlamalarında yol gösterdi.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Bloomberg HT işbirliğinde, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde ‘Mersin Ekonomi Zirvesi’ düzenlendi. Zirvede uzman ekonomistler tarafından geride bırakmaya hazırlandığımız 2021 yılı ekonomisi masaya yatırılıp, 2022 yılı perspektifi çizildi. Alanında uzman ekonomistleri Mersinli iş insanlarıyla buluşturan Zirve ile ekonominin geldiği nokta değerlendirilip gelecekte neler yapılması gerektiğine dair merak edilen sorulara cevap arandı. 
İki oturumda gerçekleşen zirvenin ilk oturumunun moderatörlüğünü Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, ikinci oturumun moderatörlüğünü Zeliha Saraç gerçekleştirdi. “2021 Sonuna Doğru Dünya ve Türkiye Ekonomisi ile 2022 Beklentileri” konulu ilk oturumun konuşmacıları Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen, Ekonomist Yazar Gökhan Şen oldu. “Dijitalleşen Dünya, Kırılan Tedarik Zinciri ve Bölgemize Yansımaları” konulu ikinci oturumda ise MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz ile Dünya Gazetesi (NBE)Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ konuşmacı olarak yer aldı. 
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda davetlinin katıldığı zirvenin açılış konuşmasını MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ile Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer yaptı.  
Konuşmasında Kızıltan, Türkiye’nin istikrar, önünü görebilmek, planlama yapabilmek istediğini, ekonominin ise şeffaflık ve kredi bağımlılığından kurtulmayı beklediğini belirtip, “Umarım bu zirve gelecek planlarımızı yapmada bize yol gösterir” derken; Belediye Başkanı Seçer, Mersin ekonomisinin Türkiye’ye katkılarını anlattı. 

TÜRKİYE, EKONOMİK MODEL DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİYOR

“2021 Sonuna Doğru Dünya ve Türkiye Ekonomisi ile 2022 Beklentileri” konulu ilk oturumda enflasyondan döviz kurlarına işsizlik rakamlarından 2022’de neler yapılması gerektiğine kadar birçok konu değerlendirildi.  Merkez Bankası’nın 200 baz puanlık faiz indirim kararını değerlendiren konuklar, bu kararı “Türkiye, ekonomik model değişikliğine gidiyor” sözleriyle yorumladı. Moderatörlüğünü Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu’nun gerçekleştirdiği ilk oturumun konuşmacıları Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen ile Ekonomist Yazar Gökhan Şen oldu. 

Sezen: “TL’nin değeri düşürülerek ihracatın öncelendiği bir dönemdeyiz” 
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen, konuşmasını MB’nin 200 baz puanlık faiz indirim kararını değerlendirerek başladı. Son 15 yıldır Türkiye’de ekonomik modelin değiştirilmesi gerektiğine dair farklı görüşler ortaya atıldığını kaydeden Sezen, sıkı para politikası ile enflasyonun düşürülememesi nedeniyle ihracatçı politikaya yönelimin öne çıktığını söyledi. Bunun üzerine kurun değerli hale getirilip TL’nin değersizleştirilmeye başladığını bildiren Sezen, şöyle konuştu:
“Kur yükseltildi ancak Türkiye’deki ihracat içinde ithalatın payı çok fazla. Bu politikada gerçekleşecek ara malı ithalatı da pahalı olacağından sorunun çözümü için yerli üreticiyi ara malı üretmeye sevk edip kırılganlığın aşılabileceği düşünüldü. Şu anda ortaya çıkan faiz indirimiyle bu görüşün biraz daha belirginleştiği söylenebilir. Bunu bir model değişimi olarak okumak gerekebilir. TL’nin daha değersiz kılındığı, ihracatın öncelendiği bir dönem.”
Bu modeldeki kırılganlığın kararı alanlar tarafından da gördüğünü belirten Sezen, “Ortaya çıkacak yan etki belki bütçeyi biraz daha açarak aşılabilir. Hane halkına sirayet edecek kısmın bertarafı için gevşek maliye politikasına dönülüyor olabilir” dedi.
Türkiye’de uzun vadeli yatırımların TL cinsinden yapılmadığını kaydeden Sezen, bu dönemde yabancı para ile yatırımın zorlaştığını, işletme sermayesi çevirmenin maliyetinin yükseldiğini de söyledi. Sezen, dışarıdan bir kaynak girişinin görünmediğini de belirtti. 

“Sanayi dışı istihdam zorlaştı”
İşsizlik konusuna da değinen Açıl Sezen, Türkiye’de 28 milyon kişinin çalıştığını söyledi. Pandeminin başından sonuna kadar sağlanan desteklerle sanayi sektörünün sıkını yaşamadığını bu alanda istihdamın 5 milyondan 6 milyona çıktığını belirten Sezen, “Uzun süre sonra sanayi, istihdamını bir milyon artırdı” dedi. Ancak diğer sektörlerin sıkıntı yaşadığını kaydeden Sezen, “Sanayi dışında yeni gelene iş bulmak zorlaştı ve mevcutta diğer sektörlerde çalışanların da maaşının bereketi kalmadı. Ortanca ücretle asgari ücret birbirine yaklaştı. Bir süre sonra bu durum çalışma azmini öldürüyor. Çalışsam da yaşantımı sürdüremiyorsam sosyal yardımlarla geçinirim diyen bir kesim oluşuyor ve işsizlik artıyor” değerlendirmesini yaptı. 

Şen: “Eko politik bir davranış kalıbı değişikliğine gidiliyor”
Ekonomist Yazar Gökhan Şen de sözlerine enflasyon ve kuru değerlendirerek başladı. 
200 baz puanlık faiz indiriminin ciddi bir aciliyet olması durumunda yapılması gerektiğini kaydeden Şen, “Ben şu anda bir aciliyet gömüyorum. Ülkenin bu yıl yüzde 9, gelecek yıl yüzde 4 büyümesi öngörülüyor. Ülkenin potansiyel büyümesi artık 3 puanlara düştüğüne göre her iki yılda da ortalamanın üstünde büyüme beklenirken böyle bir karar alınması neden bugüne denk geldi bilmiyoruz” dedi. Enflasyonu şu an için geçici görmediğini belirten Şen şunları söyledi:
“Enflasyonu indirmek için faiz indirmek gerekir mi? Eko politik bir davranış kalıbı değişikliğine gidiliyor. Kur da faiz de enflasyon da durmuyor. Bir de böyle deneyelim diyorlar ama çeşitli arazlar oluşuyor. Genel enflasyon fakirlik ve gelir dağılımın bozulması demek. Faizleri yapay şekilde piyasanın altına indirirsek gücü yeten ev alır, gücü yetmeyen maaş zammı bekler ve insanlar arası uçurum açılır. Son yıllarda da böyle oldu. Enflasyonla kalkınan bir ülke yok.” 
Mevcut ortamda vatandaş için tavsiyelerini de sıralayan Şen, “Vatandaş için gücü yettiği mala alıcı olma ve TL ile borçlanma zamanıdır. Uzun vadeli enflasyon durumunda akarınız varsa oralarda borçlanmak gerekir çünkü malların fiyatı artar ve borçlar aynı kalacağı için anapara zamanla erir. Malınız değerlenirken borcunuz düşer” değerlendirmesini yaptı. Seçimlere iki yıldan az süre kaldığını kaydeden Şen, sandıkta oyu yalnızca sanayicilerin kullanmayacağını, 84 milyonluk ülkede sanayici ve ihracatçı sayısının sınırlı olduğunu, refahı genele yaymanın önemli olduğunu düşündüğünü söyledi. Şen, “İlkbahara kalmadan bazı tercihlerin gözden geçirileceği kanaatindeyim” ifadelerini kullandı. 

DOĞRU PLANLAMA ÖNEMLİ

“Dijitalleşen Dünya, Kırılan Tedarik Zinciri ve Bölgemize Yansımaları” konulu ikinci oturumda ekonomilerde planlamanın önemi, düşük faiz ve yüksek kurun ekonomiye yansımaları ile kırılan tedarik zincirinin Türkiye’ye etkileri ele alındı. Moderatörlüğünü Zeliha Saraç’ın gerçekleştirdiği ikinci oturumun konuşmacıları MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz ile Dünya Gazetesi (NBE)Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ oldu. 

Kızıltan: “İhracata dayalı büyüme sadece dövizi artırmayla olmaz”
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, dövizdeki harekeliliğin sebebinin gelişen teknoloji ile rahatlıkla bulunabileceğine dikkat çekerek, spekülatif artışların önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Artan kurlar nedeniyle yatırımların istihdam sağlayacak sanayi yatırımı yerine paradan para kazandıracak döviz yatırımına doğru yön değiştirdiğini belirten Kızıltan, “Yükselen kurlar ihracatçıyı da olumlu etkilemiyor. Çünkü tüm dünya artık döviz hareketlerini takip ediyor ve Türkiye’de artış olduğunda müşteri döviz üzerinden indirim talep ediyor. İhracatçı kazanmıyor. Bu spekülatif hareketler birilerinin servetini büyütüyor” diye konuştu. İhracata dayalı büyümenin sadece dövizi artırmayla gerçekleşmeyeceğini kaydeden Kızıltan, bunun için sanayinin geliştirilmesi, eğitimin ona göre planlanması gerektiğini söyledi.

“Ülkenin en büyük eksiği plansızlık”
Pandemi ile tüm dünyada tedarik zincirlerinin kırıldığını kaydeden Kızıltan, Avrupa ve Çin’de üretimin durmasıyla Türkiye’nin Çin’in rolünü üstlenmeye başladığını ifade etti.”Biz de Mersin’i buna göre planlamak istiyoruz” diyen Kızıltan, planları şöyle özetledi:
“Mersin dünyanın sayılı lojistik imkanlarına sahip şehirlerinden. Sanayimiz son 20 yılda gelişmeye başladı. Havzasındaki illerin potansiyeli de göz önünde bulundurulup ortak planlamaya gidilirse bu bölge dünyanın sayılı ekonomik güçlerinden biri haline gelebilir. Oysa ekonomik güç Anadolu’ya yayılıp ülke geneline paylaştırılmak yerine yanlış bir İstanbul politikasıyla yalnızca İstanbul’a aktarılıyor. Bundan vazgeçilmeli.”

Yılmaz: “Her sorunu MB’nin faizle çözmesini bekleme alışkanlığından vazgeçilmeli”
MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz ise ekonomik sorunların nedenlerini anlatıp çözüm yollarını sunması sonrası halkın ve iş dünyasının bu süreçte neler yapması gerektiğini sıraladı. 
Bugün yaşanan ekonomik sorunların temelinde hukuk, özgürlük, demokrasi, eğitim sorunları bulunduğunu kaydeden Yılmaz, ikinci sorunun da üretim modeliyle ilgili olduğunu belirtip, ithal etmeden üretim yapılamadığını söyledi. İşin siyasi tarafını bir kenara bırakıp ön görülebilir, sürdürülebilir bir ekonomi politikası ortaya konulup konulmadığına bakmak gerektiğini belirten Yılmaz, “2 yılda hangi ülkede 4 kez Merkez Bankasının başındaki kişileri değiştirseniz olumsuz etkilenirdi” değerlendirmesini yaptı. 
Rekabetçi kur konusunu da değerlendiren Yılmaz, bu durumdan öngörülebilirlik olmaması nedeniyle ihracatçının da memnun olmadığını söyledi. Sorunun çözümü için ülkede sabit gelirli ve dar gelirli insanların refahının artırılması gerektiğine işaret eden Yılmaz şunları söyledi: 
“5 yıllık enflasyon yüzde 100’ü geçti ama gelirleri yüzde 100 artan sabit gelirli yok. Son alınan 200 baz puanlık indirim kararıyla ben seçime kadar enflasyonla gerçek anlamda bir mücadele niyeti olmadığına inandım. Yaşanan her sorunu MB’nin faizle çözmesini bekleme alışkanlığından vazgeçilmeli. Bugün faiz artsa da sorun çözülmeyecek.” 

“Türkiye çılgın proje istiyorsa DPT’yi kursun”
Enflasyonun kısa sürede istenen seviyelere geleceğini düşünmediğini vurgulayan Mert Yılmaz, “Türkiye eğer bugün çılgın bir proje yapmak istiyorsa Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) tekrar kurmalı. Politize olmayan insanlar yol haritası çizmeli ki her sabah uyandığımızda farklı bir tedbirle karşılaşmayalım” dedi. Yılmaz’ın öngörü ve tavsiyeleri ise şöyle:
“Enflasyon yüksek seyretmeye bir süre daha devam edecek. Baz etkisini bile öldürdük. Yılsonu yüzde 20’lere yakın enflasyon gelecek. İkincisi faizler aşağı çekilecek ve döviz yükseliş tarafında kalmayı sürdürecek. Ama sakın kur riski alarak iş yapmayın. Bugün hikayenin okunduğu yerle yarın sabah kalktığınız yer aynı olmayabilir. Dış ticaretle uğraşanlar kur riski almayın ve kendinizi kur riskinden koruyacak enstrümanları öğrenin. Ayrıca dijitalleşmenin önemini de herkes kavramalı. Bugün para kazanıyor olmanız önümüzdeki dönemde bu işin sekteye uğramayacağı garantisi vermiyor. Bugün sizin yerinizde olsam dolar mı alayım hisse senedi mi alayım uğraşmam. Sermayelerinizi güçlendirin, işinize odaklanın. İşinizin yapısına göre hammadde alın, gayrimenkul alın. Türkiye 30 sene ileri gittiğini sandığı yerde 30 sene geri geldi. 90’lara hoş geldiniz.” 

Güldağ: “Uygulanan politikaların iktisatla açıklanır tarafı yok”
Dünya Gazetesi (NBE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ mevcut durumda sanayici ve ihracatçının para kazandığını, hasar gören tedarik zincirinin Türkiye’ye yaradığını belirtti. Türkiye’den siparişlerin arttığını kaydeden Güldağ, “Ancak bir yanıyla da tüm bu olumlu ortamdan çok daha iyi yararlanmamızı engelleyen yanlış politikalar uygulanıyor. Ciddi belirsizlikler var. Uygulanan politikaların iktisatla açıklanır tarafı yok. Tamamen politik tercihler. Bu tercihlerin de Türkiye ekonomisine yararını göremiyorum. Türkiye’nin önüne yüzyıllık fırsat çıkmış durumda. Değerlendirebileceğimizden emin değilim çünkü plansızlık var. Ayrıca ekonomiye teknik olarak yönelmiş değiliz. Olanı iktisadi olarak açıklayamıyor, politik yaklaşım olarak görüyoruz. Bence bunu seçimlere kadar yaşayacağız. Ekonomik değil ideolojik tartışmalarla zaman kaybedeceğiz. Ülkeye gelen fırsatı heba edeceğimizden korkuyorum” dedi. 

“Dünyayı okumada zorlanıyoruz”
2001 krizinden bu yana 25 tane atılım programı, teşvik paketi ve strateji açıklandığını belirten Güldağ, Türkiye’de paket ve teşvik enflasyonu bulunduğunu ama bunların arkasının hiç takip edilmediğini söyledi. TÜBİTAK’in desteklediği bir programı hatırlatan Güldağ, “O dönem yapılan teşvikler Türkiye’yi süper iletken ve yarı iletken üssü haline getirmeyi hedefliyordu. Örneğin bu teşvik ve yol haritası takip edilseydi bugün chip krizi yaşayan dünyada elimizi öpene chip satıyor olacaktık. Takip etmiyoruz, dünyayı okumada güçlüklerimiz var” değerlendirmesini yaptı. Bugün Türkiye’nin yapması gerekenleri de sıralayan Güldağ, ana sanayi yatırımlarının artırılması gerektiğini söyledi. “4 tane daha Petkime ihtiyaç var. Çok iyi metal ve plastik işliyoruz ama ana sanayimiz yok” diyen Güldağ, “Yüksek vasıflı sac, alüminyum üretmiyoruz. Teknik olarak kapasitede sıkıntı yok ama yatırım yapmalıyız. Devlet buralara yönelmeli. Bana göre de çılgın proje Kanal İstanbul değil, teknolojide, ana sanayiler yaratmakta. O zaman cari açığı azaltıp cari fazlaya dönüştürebiliriz” dedi.